İslam felsefesini genel özellikleriyle beraber inceleyebilmek için öncelikle “Philosophy”nin Arapça karşılığı olan “Felsefe”nin ne anlama geldiğini bilmek gerekir.
Arapça, Farsça ve Türkçe’de “felsefe” olarak adlandırılan bilgi dalı çoğu felsefe tarihi kitabına göre antik Yunan’dan başlamıştır. Yine felsefe tarihi kitaplarına göre ilk filozof Thales’tir. Thales’in doğup yaşadığı yer günümüzde Türkiye topraklarında yer almaktadır. Yunan mitoslarının düşüncelere hüküm sürdüğü bir dönemde Thales mitoslardan bağımsız olarak varlığın başlangıcını akıl yoluyla sorgulayarak felsefeye başlamıştır. Bu süreç ünlü Yunan filozofu Sokrates’e kadar devam etmiştir. Doğal olarak varlığa dair sorular da bu süreçte daha çeşitli, daha çok yönlü ve farklılaşmıştı. Buna binaen söz konusu temel sorulara verilen cevaplar da epey daha karmaşık, daha yönlü bir vaziyet bulmuştu.
Felsefe ne demek?
“Felsefe” terimi her ne kadar Sokrates’ten önce de arada sırada çok kısıtlı olarak kullanmış olsa da günümüzde bildiğimiz felsefe terimi ilk olarak Sokrates tarafından bilinçli olarak kullanılmış, insanlık tarihinde yer bulmuştur.
Hatırlattığımız üzere “felsefe” terimi Yunanca “Philosophy” ibaresinin arapça halidir. Bu terim Yunancadan İngilizce başta olmak üzere diğer dillerde de yerini bulmuştur. “Philo” sözcüğü Yunancada sevmek, istemek, bir şeye aşk ve hayranlık duymak gibi anlamları içerir. “Sophy” sözcüğü ise bilgi ve bilim anlamlarına gelmektedir. Dolayısıyla “Philosophy” sözcüğü bilgiyi sevmek anlamına gelirken “Filozof” ifadesi de “bilgiyi seven kişi” anlamına gelir.
Tüm bilimlerin anası olarak bilinen felsefe ise Antik Yunan döneminde tek bir dala özgün değildi. Henüz bilim dallarının günümüzde olduğu gibi ayrılmamış olduğu söz konusu dönemde matematik, fizik, biyoloji vs. de bir nevi felsefe kapsamında yer alıyordu. Ancak felsefeye özgü olan konular bu bilgi dalının kendine özgü bir alana da sahip olduğunu açıkça göstermektedir. Genel bir tanım olarak felsefenin varlığın bilgisi olduğunu, varlığı varlık olması yönünden araştırdığı bir bilgi dalı olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca başka bir tabirle felsefe şeylerin neliğini (mahiyetini) soran, her şeyin özüne ulaşmaya çalışan bir bilgi tanımıdır. Daha özgün bir tabirle “felsefe akıl yoluyla hakikat arayışına çıkmaktır.”
Felsefe Yunanlılar ile mi başladı?
Ancak burada dikkat edilmesi gereken şu konuyu göz ardı etmek doğru olmayacaktır; her ne kadar da çoğu felsefe tarihi kitabında, felsefe antik Yunan filozoflarıyla başlamış olsa da, Thales’ten önce de insanların akıl ve argüman yoluyla düşündüğünü, sorular sorup bu sorulara yanıt bulmaya çalıştıklarını biliyoruz. Antik Yunan’dan önce İran, Hindistan, Mısır vs. gibi uygarlıklar bu bilginin beşiğiydi. Dolayısıyla her ne kadar günümüzde okunup okutulan felsefe tarihi antik Yunan’dan başlıyor olsa da felsefe Yunan’da Thales ile başlamamıştır, Hegel ile de sona ermemiştir. Aksine felsefe hiçbir millete, hiçbir zaman özgü olmayıp insan var olduğu sürece var olan bir bilgi arayışıdır.
İslam Felsefesi Nedir?
İslam felsefesi olarak adlandırılan bilgi dalı aslında genel olarak felsefe diye adlandırılan bilgi dalından farklı olmayıp akıl ve argüman yönteminin soyut konulara dair düşüncelerde disiplinli ve sistematik bir şekilde kullanılmasıdır.
Yani bir nevi İslam felsefesi ifadesi genel olarak felsefe olarak adlandırılan bilgi dalında öne çıkmış önemli akımlardan birine verilen isimdir. İslam inancı ve kültürünün hakim olduğu topraklarda bu felsefi hareketin ortaya çıkması söz konusu ismin seçilmesine etkili olmuştur. Ancak İslam felsefesi, kelamdan ayrı olarak felsefeye özgü prensiplere uygun bir şekilde gelişmiş, felsefi konuları ele almıştır. Dini konular söz konusu olduğunda da felsefi yöntemden uzaklaşmadan bu konuları ele almıştır.
İslam felsefesinin kökeni, Antik Yunan'a dayanmaktadır. Müslümanlar, Hicri ikinci yüzyıldan itibaren felsefi eserleri tercüme etmeye başladılar. Bu dönemde, Aristoteles'in eserlerinin birçoğu, İskenderiye Okulu'nun yorumcularının eserleri ve Galen'in kitapları da dahil olmak üzere Yunanca metinlerin büyük bir kısmı Arapça'ya çevrildi. Genellikle İslam felsefesi geleneğinin ilk filozofu olarak görülen Yakup bin İshak el-Kindi de bu dönemde yaşamaktaydı.
Burada göz ardı edilmemesi gereken konulardan biri de İslam felsefesinin Platon ve Aristoteles başta olmak üzere yunan filozoflarının geliştirmiş olduğu felsefenin yorumuyla kısıtlı kalmamış olmasıdır. Her ne kadar da bazı felsefeciler İslam felsefesi ve Müslüman filozoflara dair böylesi yüzeysel bir yaklaşım sergilemiş olsa da bu tarz yaklaşımların bilgi dünyasında bir yeri olmadığı açıktır. Farabi, İbn-i Sina, Sühreverdi ve Mollasadra başta olmak üzere Müslüman filozoflar felsefe ve bilim dalında oldukça önemli yenilikler ortaya koymuş, antik Yunan’dan gelen bu düşünce geleneğini zenginleştirerek olgunluğa kavuşmasını sağlamıştır.
Batıda Ortaçağ filozoflarının Yunan felsefe geleneğini önemli ölçüde Müslüman felsefecilerden almış olması, Müslüman Filozofların Albertus Magnus ve Thomas Aquinas gibi ünlü Hristiyan filozofların üzerine inkar edilemez etkisi antik Yunan’da baş göstermiş olduğu varsayılan felsefe geleneğinin nasıl Müslümanlarca olgunlaştığı, zenginleştiği ve derinleştirildiğinin küçük bir göstergesidir.
İslam felsefesi düşünce geleneğinin el-Kindi ile beraber başladığı konusunda geniş bir fikir birliği var. Ancak Farabi İslam felsefesinin kurucusu olarak kabul edilmektedir.
İslam felsefesini genel özellikleriyle beraber tesis eden Farabi mahiyet kavramı üzerindeki felsefi teorileri sayesinde Yunan felsefesinin İslam inancı ve düşüncesiyle uyum içerisinde olmasını sağlayarak felsefi düşüncenin İslam topraklarında kök salması için bir kapı açmış, siyaset ve ahlak konularında İslam ve felsefenin akli olarak derince ilişkilendirebilmesini sağlamıştır.
İslam felsefesinde öne çıkan 5 filozof
- Ebu Nasr Farabi: İslam felsefesinin en önemli isimlerindendir. Kendinden sonra gelen filozoflar ve düşünürler üzerindeki tarihsel etkisi derin ve kalıcı olmuştur. Farabi'nin temel endişesi, din ve felsefe arasında bir sentez kurmaktı. Ona göre, kutsal İslam dini öğretileri ile felsefe arasında bir çelişki söz konusu değildir. Farabi’ye göre var olan farklılıklar yüzeysel yorumlardan kaynaklanıyordu ve felsefi tefsirlerle çözülebilirdi. Ona "İslam Felsefesi'nin Kurucusu" ve "Yunan mantığını İslam dünyasına taşıyan isim" gibi unvanlar verilmiştir.
- İbn-i Sina: "Şeyhür’ Reis" olarak da bilinir; İslam dünyasının önemli filozoflarından ve İran'ın büyük bilim insanlarından biridir. 4. ve 5. yüzyıl İslam dünyasında, tıp, biyoloji, mantık ve felsefe gibi birçok alanda uzmanlaşmıştır. Çocukken Kur'an-ı Kerim’i ezberlemiş, genç yaşta edebiyat, geometri, fıkıh, mantık, felsefe ve tıp gibi birçok alanda bilgi sahibi olmuştur. İbn-i Sina'nın hayatı, siyasetle de iç içe geçmiş, bir süre devlet yönetiminde bulunmuş, farklı şehirleri ziyaret etmiş ve hatta bir dönem hapis cezası almıştır. Eserleri arasında "Şifâ" (Felsefi kitabı) "el-Kanun fi't-Tıb" (Tıp kitabı) ve el-İşarat ve’t Tenbihat (Felsefi kitabı) gibi kitaplar bulunmaktadır.
Ayrıca okumanızı tavsiye ederiz: İbni-i Sina kimdir; İranlı hakîmin kısaca hayatı ve görüşleri
- Sühreverdi: Şehabeddin Sühreverdi "Şeyh-i İşrak" olarak da bilinir ve İslam dünyasının önde gelen filozoflarından biridir. İslam felsefesi ve hikmet alanında pek çok eseri bulunan Sühreverdi’nin en önemli eserlerinden biri "Hikmet-i İşrak"tır. Bilgiyi yaymak amacıyla birçok seyahat gerçekleştiren Sühreverdi, maalesef bazı düşmanlıklara maruz kalarak tarafından 587 H. (1191 M.) yılında Halep zindanlarında öldürüldü. Sühreverdi İşrak felsefesinin kurucusu olarak kabul edilir.
- Mirdamad: Tam adıyla Seyyid Muhammed Bakır Mirdamad İsterabadi veya bilinen adıyla Mirdamad, İslam dünyasının önde gelen filozoflarından biridir. Aynı zamanda "Müellim-i Salis" (üçüncü öğretmen) olarak anılan Mirdamad, "İşrak" lakabını taşımaktadır ve Safevi dönemi İran'ında önemli bir şahsiyettir. İsfahan filozoflarının okulunun temel figürlerinden biri olan Mirdamad, düşünsel mirasıyla bilinir. Mirdamad’ın en önemli öğrencisi büyük filozof Molla Sadra’dır.
- Molla Sadra: Sadrüddin Muhammad bin Ibrahim Şirazi, bilinen adıyla Molla Sadra veya Sadrü’l-Muta'allihin, 11. yüzyılın İranlı Şii filozoflarından biridir ve Mütaliye felsefesinin (Aşkın felsefe) kurucusudur. Molla Sadra, Mir Damad ve Şeyh Bahayi’nin öğrencisi olup, Faiz-i Kaşani ve Abdür’razzak Lahici gibi ünlü öğrencilere de rehberlik etmiştir. Hayatının büyük bir kısmını Şiraz, Kazvin, İsfahan ve Kum gibi şehirlerde geçiren Molla Sadra, doğduğu şehir olan Şiraz'da ve Kum'a bağlı Kahak köyünde de yaklaşık beş yıl yaşamıştır. Varlık ilkesi, varlığın derecelendirilmiş olma ilkesi, cisimlerin özünde hareket (Hareket-i Cevheri) ilkesi, düşünce soyutluğu ilkesi, her şeyin özünde basit gerçeklik ilkesi, ruhun beden aracılığıyla fiziksel varlık ilkesi, evrenin yaratılma ilkesi, varlık ve bilgi arasındaki ilişki ilkesi Molla Sadra’nın temel prensipleri ve doktrinlerindendir.
Günümüzde İslam Felsefesi
İslam Felsefesi geleneği günümüzde de devam etmektedir. Bu geleneğin canlılığını en çok koruduğu topraklar, İslam felsefesinin doğduğu topraklar yani İran’dır. Ayrıca Türkiye, ABD ve birçok Avrupa ülkesi başta olmak üzere dünya genelindeki birçok üniversitede İslam felsefesi dalı okutulmaktadır.
Çağdaş İslam felsefesinde en önemli isimlerden biri olan Allame Tabatabi’nin öğrencileri başta olmak üzere Ayetullah Misbah Yezdi ve Ayetullah Cevadi Amûlî gibi önemli isimler İslam felsefesi geleneğini sürdürmüş ve bu zengin düşünce geleneğini canlı tutmaya devam etmektedir.
Seyyid Muhammed Hüseyin Tabatabai bilinen unvanıyla Allame Tabatabai, bir İslam bilgini, filozof, Kuran tefsircisi ve fıkıh alimi idi. Fıkıh, usul, felsefe, matematik, rical, gibi birçok alanda eğitimini önde gelen alimlerden almıştır. Necef’ten döndükten sonra doğdu yurdu Tebriz ve ardından Kum'da felsefe ve Kuran tefsiri dersleri vermiş ve birçok öğrenci yetiştirmiştir. Batı felsefesi alanında da geniş bir bilgi birikimine sahip olan Allame Tabatabai, edebiyat, kelam, astronomi, hikmet ve matematik gibi alanlarda da öne çıkmış bir bilim insanıdır. Tefsir’ül-Mizan, onun yaklaşık yirmi yıl süren çabasının ürünü olan benzersiz bir eseridir ve İslamî inançlar, tarih, felsefe, toplum ve daha birçok konuyu kapsayan bir ansiklopedik niteliğini taşıyan Kur’an tefsiridir. Allame Tabatabai 15 kasım 1981 yılında 81 yaşında vefat etmiştir.
Büyük filozof Allame Tabatabai’nin öğrencileri arasında yer alan başlıca isimler:
- Şehit Murtaza Mutahhari
- Şehit Seyyid Hüseyin Beheşti
- Ayetullah Mahmut Emcet
- Şehit Muhammed Cevat Bahüner
- Şehit Seyyid Mustafa Humeyni
- Şehit Muhammet Mufattih
- İmam Musa es-Sadr
- Ayetullah Nasır Mekarim-i Şirazî
- Allame Seyyid Celaleddin Aştiyani
- Muhammed Taki Misbah Yezdi
- Allame Hasan Hasanzade Amûlî
- Prof. Dr. Gulamhüseyin İbrahimi Dinani
Sonuç olarak, İslam felsefesi, antik Yunan'dan köklerini alan ancak kendi benzersiz yorumları, katkıları ve yenilikleriyle felsefeyi zenginleştiren eşsiz bir düşünce geleneğidir. Farabi, İbn-i Sina, Sühreverdi, Mirdamad ve Molla Sadra gibi önemli filozoflar, İslam dünyasında felsefi düşüncenin gelişimine önemli katkılarda bulunmuşlardır. Bu filozoflar, varlık, bilgi, ahlak ve siyaset gibi temel konularda düşünce dünyasına önemli katkılarda bulunarak İslam felsefesini şekillendirmişlerdir. İslam dünyasındaki bu zengin düşünce geleneği, önemli birdüşünce miras olarak günümüzde de etkisini sürdürmekle beraber canlılığını korumaya devam etmektedir.
yorumunuz